Bugünün dünyasında birçoğumuz, başkalarının gözünde nasıl göründüğümüzle o kadar meşgulüz ki, gerçekte kim olduğumuzu unutur hale geldik. Sosyal medyadan toplumsal beklentilere kadar her alanda bir maskeye bürünüyoruz: cesurmuş, güçlüymüş ya da yardımsevermiş gibi davranıyoruz. Gerçekte ne hissettiğimizden, kim olduğumuzdan çok, toplumun gözünde "görünmek istediğimiz kişi" olmayı seçiyoruz. Peki, gerçekten bunu yapmak zorunda mıyız?
“Desinler” Diye Yaşamak: Maskenin Ardındaki Gerçek
Çoğumuz hayatımızı toplumun çizdiği bir çerçeveye uydurarak, “tribünlere oynayarak” yaşıyoruz. Ailemiz, sosyal çevremiz veya kültürel değerlerimizin taleplerini karşılarken, "desinler" diye cesur, güçlü, sakin ya da hamarat bir profil çiziyoruz. Ancak bu, aslında kendimize olan dürüstlüğümüzü zedeleyen bir hayat. Kendimiz olmadan, olduğumuz gibi kabul edilmeden yaşamak, giderek ruhsal sağlığımızı da etkileyen bir boşluk oluşturuyor.
Tabii ki, toplumun kurallarını dikkate almamız gerektiği kesin. Fakat burada kritik bir ayrım var: Kendimize olan dürüstlüğümüzü kaybetmeden, toplumun değerlerini nasıl dikkate alabiliriz?
Kendin Olmak Neden Zor?
Birçoğumuz kendimizi olduğu gibi göstermekten çekiniriz çünkü kabul görmeyeceğimizden endişe ederiz. Çocukluk döneminden itibaren, pek çok birey “erkek adam ağlamaz,” “anneler yorulmaz,” gibi kalıplarla büyür. Bu kalıplar, kim olduğumuzu ortaya koymamızı engelleyerek, toplumun bize biçtiği rolleri benimsememize yol açar. Gerçek duygularımızı bastırıp, toplumun beklentilerine göre davranmak zorunda kalırız.
Aileden veya yakın çevreden gelen bu “olumsuz” geri bildirimler, kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek yerine "başkaları gibi olmaya" zorlar. Bu yüzden, çevremizin ve sevdiklerimizin sevgisini kazanmak için, kendimizi reddetmeyi seçeriz.
Kendimiz Olmak: Bir Yolculuk
Kendimiz olmak kolay değil, özellikle de toplumun belirlediği kalıplar bu kadar sıkı olduğunda. Ama , imkansız da değil. İç sesimize kulak vererek, başkalarının ne düşündüğünü düşünmek yerine, gerçekten ne hissettiğimize odaklanarak hayatımızı dönüştürebiliriz.
Özümüzü koruyarak ve toplumsal değerleri göz önünde bulundurarak kendimiz olmanın yollarını keşfetmeliyiz. Eğer bu yolculuğa çıkabilirsek, hayatımıza bir anlam katabilir, hayatımızın sonuna geldiğimizde “mış gibi yaşadım” demek zorunda kalmayız.
Gerçek İyiye Yönelmek: “Desinler” Diye mi, Gerçekten mi?
Kendimizi geliştirmek istiyorsak, bunu gerçekten istediğimiz için mi yapıyoruz yoksa başkalarının takdirini kazanmak için mi? Bu soruyu dürüstçe yanıtlayabilirsek, attığımız adımlarda daha sağlıklı kararlar alabiliriz. Eğer iyiye yönelmek istiyorsak, bunu “desinler” diye yapmamalıyız. Değişim için doğru sebepleri bulmak ve içsel olarak bunun anlamını kavramak, sürdürülebilir bir iyiliğe giden en sağlam yoldur.
Sonuç olarak, hayat, bir defa sahip olduğumuz bir yolculuk. Bu yolculukta gerçekte kim olduğumuzu unutmadan, “mış gibi” yaşamadan ilerlemek, kendimize ve başkalarına verebileceğimiz en büyük hediyedir. Kendimiz olmak cesaret ister, fakat sonunda bu dünyada gerçekten var olmanın huzurunu yaşatır. Unutmayalım, bu hayattaki varlığımız tesadüf değil ve onu en iyi şekilde yaşamak bizim elimizde…
Comments