top of page

VİCDAN ve AKTİVİZM

Yazarın fotoğrafı: Şanar YurdatapanŞanar Yurdatapan

Güncelleme tarihi: 16 Oca




Toplumsal ve siyasal çalışşmalarda ne yazık ki sıkça karşımıza çıkan bir gerçek var: Bir

şeyleri yaşamakla yetiniyor, çoğu zaman geriye hiçbir kayıt bırakmıyoruz. Bu ise

gelecek kuşakların aynı sorunlara tekrar tekrar yeniden çare aramasına sebep oluyor.

Vicdan Vakfı olarak öncelikli bir çabamız, geçmişten çıkardığımız dersleri, yarınımızı

etkileyecek şekilde kayda geçirmek, arşivlemek ve aktarabilmek.

Bu makalede, kaydetme ihtiyacı, aktivizm ve kurumsallaşma arasındaki ilişki, yeni

kuşaklara aktarım yolları ve yaratıcı yöntemlerle toplumsal farkındalık gibi temel

meseleler hakkındaki görüşlerimi, bir danışma olarak dile getirmeye çalışacağım.


1. Geleceğe miras

Bu görevden hisseme düşen payı ödemek amacıyla geliştirdiğim platformlardan biri,

mirasim.com” sitesi. Bu sitede, besteci, söz yazarı, düzenleyici veya yapımcısıolarak

elimin değidiği parçaları bir araya topladım, daha önce YouTube’a yüklenmemiş olanları

düzenli bir şekilde yükledim ve linkleriniadlarına bağladım, tıklayan dinleyebiliyor.

Bunun da ötesinde, müzikteki ödül reddetme hikâyelerinden politik dayanışma

belgelerine, insan hakları alanındaki çeşitli girişimlere kadar farklı alanlardaki

deneyimleri toplamaya, derlemeye ve gelecek nesillerin erişimine sunmaya

uğraşıyorum. Kim bilir, belki de 30-40 yıl sonra bir araştırmacı bu belgelere rastlayıp

yeni bir ufuk açan çalışmalara imza atar.

Vicdan Vakfı’nın da benzeri bir yol izleyerek, ortaya konan projeleri, raporları ve hatta

gündelik tartışma metinlerini düzenli biçimde muhafaza etmesi, zamanı gelince bu

birikimi kamuoyuna sunması çok değerli bir hizmet olacaktır.


2. Aktivizm ve Kurumsallaşma Dengesi

Sivil toplum çalışmalarının çoğu zaman iki uçta bocaladığını görüyoruz:

1. Yalnızca aktivizm: Örgütlenmekten ve yapılan çalışmaları kalıcılaştırmaktan uzak,

kısa vadeli etkinlikler, gösteriler, kampanyalar... Bunlar hızla dikkat çekebilir ama

onlar da “Söz” gibi uçar gider

2. Yalnızca kurumsallaşma: Bu kez de aktivizmin canlı, yenilikçi ruhundan uzak,

aşırı bürokratik ve statik bir yapı... Bu da topluma dokunamaz, eleştirel duyarlılık

geliştiremez.


Oysa her ikisinin bütünleşmesi gerekiyor. Kurumsallaşma olmadan aktivizmin meyveleri

kalıcılaşmaz; aktivizm olmadan da kurumsallaşma, boş bir kâğıt üzerinde yürütülen bir

prosedürler bütünü hâline gelir. Ben buna “iki bacağını da sağlam basmak” diyorum.

Bu nedenle, Vicdan Vakfı gibi yapılarda, etkin bir arşiv ve belge yönetimiyle canlı saha

faaliyetinin el ele yürütülmesi şart.


3. Yaratıcı Yöntemler ve Toplumsal Farkındalık

Bugünün dünyasında, uzun makalelerden çok kısa ama vurucu video içerikleri de önem

taşıyor. Uzun zamandır ben de kısa videolar hazırlayıp “Gördüm, duydum, söyledim”

başlığı altında paylaşıyorum. Gündelik siyasette, insan haklarında veya toplumu sarsan

başka gelişmelerde ufak videolarla tepki vermek hem anlatım kolaylığı sağlıyor hem de

etkiyi artırıyor.

Ayrıca, öngörülmeyen nesnelerle farkındalık çalışmaları da bellekte yer eden, dikkat

çekici bir yöntem. Örneğin, 1995 yılında Düşünce Suçu’na Karşı Girişim’in düzenlediği

bir basın toplantısında ortaya bir hindi salıvermiştik ve şu sözlerle başlamıştık:”Ne

farkımız var bizimondan? O da düşünüyor amakonuşamıyor,biz de.” Kolayca tahmin

edebileceğiniz gibi ortada dolaşan hindinin yarattığı mizahi ama çarpıcı görüntü

katılantüm gazete ve TV kanallarında yer aldı. Üstelik, konuyu hiç de çarpıtmadan.

Benzer şekilde, dijital araçlardan azami redecede yararlanmalıyız. Mesela Change.org

gibi platformlar, imza kampanyalarının düzenlenmesini kolaylaştırıyor; ufak bir metin ve

birkaç dakikalık iş ile bir kampanya başlatabiliyor, toplumun farklı kesimlerine sesinizi

duyurabiliyorsunuz. Burada asıl mesele, bu kampanyaları sürdürülebilir kılmak, yani bir

kere imza toplayıp bırakmamak. Mümkün mü, tabii, yeter ki niyet edin ve doğru

yöntemler bulun, yoksa siz yaratın.


4. Paranın Rolü: “Lafla Peynir Gemisi Yürür mü?”

Evet, aktivizm ruhunun kaybedilmemesi gerektiği gibi, proje ve çalışmaların bir finansal

desteğe ihtiyaç duyduğu da inkâr edilemez bir gerçek. “Lafla peynir gemisi yürümez”

sözü, en çok sivil girişimler için geçerli. Kiranın, salon masraflarının veya iletişim

giderlerinin karşılanması iman gücüyle ancak bir yere kadar mümkün. Sonra

Napolyonun sözü giriyor devreye: “Üç şey gerek başarı için: Para,Parai Para”…

Elbette ki para, temel motivasyon hâline geldiğinde işin ruhunu öldürebilir; ancak

bütünüyle parasız kalmak da en basit ihtiyaçların dahi karşılanamamasına neden olur.

Burada asıl mesele, finansmanı çeşitlendirmek, farklı kaynaklardan ufak tefek de olsa

destekler bulmak ve bunu yaparken kurumsal bağımsızlığı koruyabilmek. Sadece gönüllülük enerjisine dayanan etkinliklerin zamanla nasıl tükendiğine defalarca tanık

oldum.


5. Geleceğe Bakarken

Tekrarlarsak, toplumu ileriye taşıyacak fikirlerin, projelerin ve ortak vicdanımızı

güçlendirecek her türlü hamlenin yalnızca aktivizmle ya da yalnızca kurumsallaşmayla

değil, bu iki yaklaşımın birleşmesiyle başarılacağına inanıyorum.

  • Arşiv ve hafıza çalışmaları: Bugüne dair her belge, video, not, rapor... Bunların

düzenli olarak saklanması ve gelecek nesillere aktarılması gerekiyor. Geçmişte

yaşananlar, bugünü anlamlandırmak ve geleceği kurmak için hayati.

  • Yaratıcı yöntemler: Kısa videolar, mizahî öğelerle desteklenen haberler ve

internet kampanyaları (Change.org gibi), insanların dikkatini çekmekte çok etkili.

  • Finansal denge: Tamamen maddiyata gömülmüş bir yapıya dönüşmeden,

parasızlıktan tüm projeleri durdurma noktasına da getirmeden “kalıcı” olabilmek.


Bu ülkenin, hatta dünyanın en çok ihtiyacı olan şeylerin belki başında geliryo “vicdan”.

Biz de bunun sesini yükseltmeye çalışırken farklı kimliklerden, farklı geçmişlerden

herkesle yollarımızın kesişmesini umuyoruz. Yüzyıllar ötesinden Yunus’un sesi yol

gösteriyor: “Umutsuzluk kapısı değil bu kapı, gel, nasılsan öyle gel”


Evet, “Elini vicdanına koy ve gel “…


Şanar Yurdatapan

Vicdan Vakfı Danışma Kurulu Üyesi

19 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Коментарі


bottom of page