top of page

Vicdan Vakfı İnsan Hakları Okulu’nda Abdulbaki Erdoğmuş ile “Din ve Vicdan Özgürlüğü”

İletişim
İNSAN ONURU VE DİNİN ÖZGÜRLÜK BOYUTU

Vicdan Vakfı’nın düzenlediği online İnsan Hakları Okulu kapsamında, 29 Ocak 2025 Çarşamba günü “Din ve Vicdan Özgürlüğü” başlıklı bir ders gerçekleştirildi. Dersi, uzun yıllar dinî ilimler, medrese ve ilahiyat eğitimi almış; aynı zamanda siyasî ve toplumsal alanda deneyim sahibi olan Vicdan Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Abdulbaki Erdoğmuş verdi. Din ve vicdan özgürlüğünü tarihsel, felsefî ve İslamî referanslar üzerinden değerlendiren Erdoğmuş, “Özgürlük hakkı, insan onurunun temelinde vardır. Din adına dayatmalara başvurmak, inananları da inanmayanları da nesnel özgürlük anlayışından koparıyor” diye konuştu.


Abdülbaki Erdoğmuş


VİCDAN KAVRAMININ TARİHÇESİ VE KUR’AN’DAKİ YANSIMALARI

Dersin başında Erdoğmuş, “vicdan” kavramının felsefede ve dinî metinlerde nasıl ele alındığını özetledi. Antik Yunan’dan Hristiyanlık’taki Aziz Pavlus yorumlarına, Sokrates’in “iç ses” öğretilerinden İslamiyet’in kalp ve fıtrat yaklaşımına kadar çeşitli örnekler sunan Erdoğmuş, Kur’an’da doğrudan “vicdan” ifadesi geçmese de akıl, fıtrat, ahlak ve vahiy gibi kavramların, insanın iç denetim ve özgür iradesini geliştirdiğini aktardı. “İslam’da zorlamanın olmadığına dair ayetleri hatırlatırken, mezheplerin tarihsel olarak bu ilahi ilkeyi nasıl daralttığını da sorgulamalıyız” dedi.


“MEZHEPLER VE DAYATMA” ELEŞTİRİSİ

İslam diniyle ilgili ana metinlerde inanç özgürlüğünü öne çıkaran pek çok ayet olduğunu belirten Erdoğmuş, uygulamadaki aksaklıkların fıkıh ekolleri ve mezhepler aracılığıyla meşrulaştırıldığını savundu. “Namaz kılmayanı ölümle cezalandırma, dinden çıkmaya (irtidat) ölüm hükmü koyma, kadının konumuna dair baskıcı yorumlar gibi pratikler, Kur’an’ın ‘dinde zorlama yoktur’ ilkesine aykırı. Din adına baskı kuran değil, akla ve vicdana davet eden bir anlayış gerekiyor” ifadelerini kullandı.


LAİKLİK VE REFORM İHTİYACI

Dersin bir diğer boyutu, devlet ile din ilişkisi oldu. Laikliğin, din ve vicdan özgürlüğünü sağlayacak en önemli araçlardan biri olduğunu söyleyen Erdoğmuş, “Ancak Türkiye’deki laiklik modeli de çoğu zaman devletin kendini koruma refleksine dönüştü. Oysa laiklik, inanan veya inanmayan herkesin eşit güvence altında olduğu bir çerçevede anlam kazanır,” dedi. Erdoğmuş, Müslüman düşüncede de ‘yeniden bir Rönesans’ veya reform ihtiyacının altını çizerek, “Özgürlük, dinin akıl ve vicdan boyutuyla yeniden inşa edilmesiyle yaygınlaşabilir” yorumunu yaptı.


DİNİ DAYATMA YERİNE HÜR BİLİNÇ

Erdoğmuş, sorulan sorular çerçevesinde, İslam geleneğinin içindeki “mezhepler ve dayatmalar” problemine dikkat çekti. Birçok fıkıh hükmünün, Kur’an’ın ruhundaki özgürlük anlayışıyla çeliştiğini belirterek, “Peygamberin bile kimseyi iman etmeye zorlamadığı bir dinde, mezheplerin ‘dinin polisi’ gibi davranması ve dayatma kültürü oluşturması kabul edilemez” sözleriyle dinî yorumlara eleştirel yaklaşılmasını önerdi.


FARKLI DİSİPLİNLERİN BİRLEŞTİĞİ ÖZGÜR ALAN

Yaklaşık bir saat süren dersin sonunda katılımcılar, dinde zorlama ve toplumsal barış, mezheplerin özgürlüğe etkisi, laikliğin Müslüman coğrafyada nasıl uygulanabileceği gibi konularda sorular yöneltti. Erdoğmuş, “Akıl, vicdan ve vahiy” üçlemesinin, özgürlükçü ve hak temelli bir din anlayışının temelini oluşturduğunu yineledi.


Vicdan Vakfı İnsan Hakları Okulu’nun çevrim içi dersleri; hukuk, sosyoloji, felsefe, sivil toplum çalışmaları ve farklı inanç perspektiflerinden uzmanların katılımıyla sürüyor. Programın detaylarına vakfın resmî web sitesi ve sosyal medya hesapları üzerinden ulaşılabilir.

482 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page