top of page

Vicdan Vakfı Niye Var? Vakıf Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu Anlatıyor

İletişim

Güncelleme tarihi: 25 Şub

Dünya büyük bir vicdan krizinin içinde. Adaletsizlikler, insan hakları ihlalleri, savaşlar ve kutuplaşmalar her geçen gün derinleşiyor. İnsanlar kendi mağduriyetlerine odaklanırken, başkalarının acılarını görmezden geliyor. Tam da bu noktada, kimliklerden ve siyasi görüşlerden bağımsız bir vicdan hareketine ihtiyaç vardı. Vicdan Vakfı, işte bu düşünceyle kuruldu.


Peki, Vicdan Vakfı niye var? Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu bu vakfı kurmaya iten toplumsal şartlar nelerdi?Sadece bir sivil toplum kuruluşu mu, yoksa çok daha derin bir dönüşüm çağrısı mı?


Bütün bu soruların cevabı, Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun kendi anlatımında saklı. Cezaevi sürecinde vicdan kavramı üzerine yaptığı sorgulamalar, insan hakları mücadelesinde edindiği tecrübeler ve toplumda gözlemlediği büyük eksiklikler, onu bir vicdan hareketi başlatmaya yöneltti.


Vicdan Vakfı Niye Var?

Türkiye’de ve dünyada yıllardır süregelen en büyük sorunlardan biri, insanların kimlikleri üzerinden ayrışması ve birbirine düşman hale gelmesi. İnsanlar doğdukları coğrafya, konuştukları dil, inandıkları din ya da savundukları ideoloji nedeniyle yaftalanıyor, ötekileştiriliyor ve hatta susturuluyor.


Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun insan hakları mücadelesi de tam olarak bu noktada başladı. Mazlum-Der’de yıllarca farklı kesimlerden mağdurların sesi oldu, kimlik ayrımı yapmaksızın herkesin hakkını savundu. Ancak yıllar içinde fark ettiği bir gerçek vardı:

“Biz insan hakları ihlallerini bireysel olarak çözmeye çalışıyoruz ama toplum olarak büyük bir vicdan krizinin içindeyiz.”

Bu kriz, sadece siyasi baskılarla değil, toplumun kendi içinde de yaşanıyordu. Bir grup mağdur edildiğinde, diğerleri sessiz kalıyor ya da bir süre sonra güç kazandığında aynı baskıyı başkalarına uyguluyordu. Haksızlık döngü haline gelmişti.

Gergerlioğlu için artık mesele sadece mağdurların haklarını savunmak değil, bu mağduriyetlerin doğmasını engelleyecek bir vicdan hareketi başlatmaktı.


Cezaevinde Filizlenen Bir Düşünce

Gergerlioğlu, milletvekilliği yaptığı dönemde insan hakları ihlalleri konusunda verdiği mücadele nedeniyle hedef gösterildi ve milletvekilliği düşürüldü. Ardından cezaevine girdi. İşte tam da bu süreçte derin bir sorgulama sürecine girdi.


Cezaevinde günlerini sadece kendi durumunu düşünerek değil, Türkiye’de adaletin ve vicdanın nasıl bu hale geldiğini sorgulayarak geçirdi. O günlerde kafasında tek bir fikir belirdi:

“Ben bir vakıf kurmalıyım. Ama bu, sadece bireysel mağduriyetleri gidermeye çalışan bir dernek olmayacak. İnsanlara vicdanı hatırlatan, kimlik ayrımlarının anlamsızlığını gösteren bir vakıf olmalı.”

Zihninde filizlenen bu fikir, cezaevinden çıktıktan sonra gerçeğe dönüşecekti. Çünkü artık insanlara sadece bireysel yardım etmek değil, toplumun vicdanını harekete geçirmek gerekiyordu.


Siyasetin Ötesinde, İnsanlığın Ortak Paydası Olarak Vicdan

Vakfın kuruluş sürecinde en büyük soru işaretlerinden biri, “Bu vakıf siyasi mi?” sorusuydu. Gergerlioğlu, yıllarca insan hakları mücadelesi veren biri olarak, herkesin bu mücadeleyi bir partiyle ilişkilendirdiğini fark etti. Ancak Vicdan Vakfı’nın çizgisi, herhangi bir siyasi görüşten tamamen bağımsız, evrensel bir vicdan anlayışı oluşturmak üzerine kuruldu.

“Burası bir parti kuruluşu değil. Burada siyasi kimlikleri bırakıyoruz. Burada sadece vicdan var.”

Vakfın kuruluş aşamasında farklı inanç gruplarından, farklı etnik kökenlerden, farklı siyasi görüşlerden insanlar bir araya geldi. Çünkü esas mesele, kimin hangi kimliğe sahip olduğu değil, kimin insanlık onuruna sahip çıktığıydı.


Kimlik Çatışmalarına Karşı Vicdan Temelli Bir Yaklaşım

Türkiye’de kimlik temelli çatışmalar büyük bir sorun. İnsanlar kendilerini Türk, Kürt, Alevi, Sünni, sağcı, solcu, dindar ya da seküler olarak tanımlıyor. Ancak bu kimlikler zamanla bir çatışma aracı haline gelebiliyor. İnsanlar, kendi mağduriyetlerini öne çıkarırken, başkalarının yaşadığı acıları küçümsüyor veya görmezden geliyor.


Vicdan Vakfı, tam da bu noktada farklı bir bakış açısı geliştirmeyi amaçlıyor.

“Bir Kürt bana kendi yaşadığı acıları anlatırken, bir Alevi, bir Roman, bir Suriyeli de kendi hikayesini anlatıyor. Ama biz bunları karşılaştırmıyoruz. Kimsenin acısı diğerinden önemli değildir. Hepimiz, önce insan olduğumuzu hatırlamak zorundayız.”

Vicdan hareketi, insanları birleştiren ortak bir bilinç oluşturmayı hedefliyor.


Vicdan Unutulmaması Gereken Bir Kavramdır

Vicdan Vakfı’nın en önemli hedeflerinden biri, vicdan kavramının unutulmasına engel olmak. Bunun için her hafta “Haftanın Vicdan Davranışı” seçiliyor ve toplumun vicdanına dokunan olaylar gündeme taşınıyor.

Gergerlioğlu’nun sözleriyle:

“İnsan vicdanını kaybettiğinde, tüm insani değerlerini de kaybeder. Biz burada önce kendimize, sonra tüm insanlığa vicdanı hatırlatıyoruz.”

Sonuç: Vicdanlı Bir Toplum Mümkün mü?

Vicdan Vakfı, sadece bir kurum değil, bir çağrı, bir farkındalık hareketi. Siyasetten bağımsız, kimliklerden uzak, insanlığı merkeze alan bir çaba.

Herkesin, kendi siyasi görüşünden bağımsız olarak vicdanını sorgulaması gereken bir dönemdeyiz. Vicdanlı bir toplum mümkün mü? Bunu ancak biz belirleyebiliriz.

📌 Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Vicdan Vakfı’nın kuruluşunu anlattığı konuşmanın tamamını izlemek için:



1 comentário


Adem Yağmur
Adem Yağmur
25 de fev.

Hiç kimsenin acısı bir başkasının acısıyla kıyaslanamaz. Her acının ağırlığı

kendi içinde yaşanır.

Sevgili Ömer Faruk hocam iyi varsınız


Curtir
bottom of page